|
Halk arasında ağrılı adet olarak bilinen, Premenstrüel Disforik Bozukluk (PDB) menstrüel döngünün adet öncesi döneminde ortaya çıkan ve adet kanamasının başlamasıyla kaybolan, duygusal ve davranış değişiklikleri ve fiziksel belirtilerle kendini gösteren bir bozukluktur.
Belirtileri
Kadınlar adet öncesi dönemde ortaya çıkan 150’den fazla belirti tanımlamıştır. Bu belirtiler arasında en önemli yeri ruh hali ve davranış değişiklikleri almaktadır. Yapılan araştırmalarda sinirlilik, çökkünlük, bunaltı, huzursuzluk, elem, kendini küçük görme, mizaçta dalgalanmalar, gerginlik ve agresyon en sık görülen psikiyatrik belirtiler arasında yer almaktadır.
Tanı
Belirtilerden en az biri esas belirti olmak üzere aşağıdaki belirtilerin olması PDB tanısı koymak için yeterlidir.
• Depresif duygudurum veya disfori (esas belirti)
• Anksiyete veya gerginlik (esas belirti)
• Duygulanımda değişkenlik (esas belirti)
• İrritabilite (esas belirti)
• Olağan etkinliklere karşı ilgi azalması
• Konsantrasyon güçlüğü
• Enerji azlığı
• İştahta belirgin değişiklik, aşırı yeme yada aşerme
• Hipersomni veya insomni
• Denetimden çıkma duygusu
Ancak bu belirtiler arka arkaya iki adet dönemi boyunca görülmelidir.
Yaygınlık
Kadınların yaklaşık % 80’i hafif ya da orta şiddette, % 3-8’i ise PDB tanısı konacak şiddette premenstrüel belirtiler tanımlamaktadır.
Yaşla ilgisi
PDB belirtileri 25-35 yaş arasındaki kadınlarda diğer yaşlara göre daha şiddetlidir. Tedaviye başvuranlarda yaklaşık 10 yıldır bu belirtilere sahip olduklarını bildirilmektedir.
PDB ergenlik döneminde başlamakta, belirtiler giderek şiddetlenmekte ve daha sonra
kadın menopoza yaklaştıkça belirtiler azalmaktadır.
Çok net bulgular olmasa da pek çok kadın belirtilerin gebelik sayısı ve yaşla doğru orantılı olarak arttığını belirtmektedir.
Ruhsal sorunlarla ilişkisi
PDB’li kadınlarda major depresyon görülme riski % 70, panik bozukluğu % 16, alkol bağımlılığı % 9, intihar girişimi % 12 olarak bulunmuştur.
Daha önce depresyon geçirmiş kadınların % 62’sinde PDB belirtilerine rastlanmaktadır. Depresyon geçirmeyen kadınlarda ise bu oran % 7’dir. PDB olan kadınlarda doğum sonrası depresyon da daha sıktır.
Tedavi
Ülkemizde yapılan bir çalışmada da, kadınlarda adet öncesi dönemde ruhsal belirtilerin daha sık ortaya çıktığı ve bu belirtilerin şiddetinin adet öncesi dönemde adet sonrası döneme göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bedensel belirtilerde ise o kadar belirgin bulunmamıştır. Bu bulgular, PDB’de ruhsal belirtilerin belirleyici olduğu ve bu nedenle ruhsal yaklaşımların yararlı olacağını göstermektedir.
Antidepresan ilaçların %40 oranında etki ettiği, vakaların %20sinde ise şikayetleri azalttığı gösterilmiştir.
Şiddetli adet sendromu olan kadınların antidepresan ilaçları uzun süre kullanılması yarar getirmektedir. Bunun için 12 aylık bir kullanım süresi önerilmektedir.
Hafif şiddetli olanlarda 4 aylık bir kullanım yeterli gözükmektedir.
Antidepresanlar özellikle ağır sorunu olan vakalarda daha yararlıdır.
İlaç dışında stresle başa çıkma, farkındalık artırma, nefes egzersizleri, beden kontrolü gibi tekniklerin de yararlı olduğu bilinmektedir.
Bu duruma eşlik eden ruhsal sorunların çözümü de, ağrılı adetin şiddetini büyük oranda azaltmaktadır.
Önemli noktalar
Agresyona yol açtığı, gerginlik ve huzursuzluk yarattığı için kadınlar bu dönemde şiddete başvurabilirler. Ancak burada kadının kişiliği çok önemlidir. Şiddete hiç yatkın olmayan bir kadının, adet döneminde şiddete başvurma olasılığı da düşük olacaktır.
Huzursuz, gergin, elemli veya öfkeli bir kişi nasıl seks yapabilir? Tabi ki çok zor ve sıkıntılı bir seks olur. Bu şekilde keyif için değil, görev gibi yapılan seks, insanları soğutabilir.
Bu tür sıkıntılı dönemler doğru kararlar almamızı engelleyebilir. Konsantre olmayı, üretken düşünmeyi ve iyimser olmayı etkiler. Bu nedenle önemli kararlar, eğer kişi zorunlu değilse bu dönem içinde alınmamalıdır.
Tahammül düzeyimiz, tepkilerimizi düzenler. Eğer sakin bir dönemdeysek tahammül eşiğimiz de yukarıdadır. Ama adet sorunu gibi sıkıntılı bir dönemdeysek,küçük şeyler kolayca tahammül eşiğimizi aşacağı için çatışma ortaya çıkabilir. Buna en iyi örnek adet dönemlerinde eşlerle yaşanan çatışmalardır.
Her ay böyle bir sorun yaşayan bir kadının çevresi (eşi veya arkadaşları) anlayış göstermek zorundadır. Bunu bir tür hastalık durumu olarak görebiliriz. Çünkü kişinin sakin olabilmek veya kendini kontrol edebilmek elinde değildir. İki ayağı kırık bir kişiden su isteyebilir miyiz? İyileşmesini ekleriz. Ağrılı adet dönemi de buna benzer.
Ancak yardım aramasına rağmen tam çözüm bulamayan kadınlar için bu geçerli. Hiçbir şekilde yardım aramayan, yardımı kabul etmeyen, önerilere uymayan kişiler, kendi tercihleri doğrultusunda bu dönemi yaşamaktadır. Bu durumda çevre de kendini tutmak zorunda değildir…
|