"Benden çok büyük" veya "benden çok küçük" veya "azmış bu!" veya "baban yaşında adam" veya "kızın yaşında!"... Çok sık karşılaştığımız söylemler.
Peki erkekler kendilerinden küçük kadınları mı tercih ederler?
Kanada’da 2008 yılında 424 erkekle yapılan bir araştırmada, erkeklerin %56’sı kendi yaşlarına uygun kadınlarla evlenmenin daha doğru olduğunu, farkın 5 yaşı geçmemesi gerektiğini söylemişler (1). Erkeklerin genç kadınları tercih ettiği inancı yoksa sadece bir efsane mi?
Batı toplumunda evliliklerin %69’unda erkeklerin kadınlardan, %20’sinde ise kadınların erkeklerden daha büyük olduğu gösterilmiştir. Sadece %11’i aynı yaştadır (4). Muhtemelen bizim toplumumuzda da evliliklerin çoğunluğunda erkeklerin yaşı daha büyük.
Bunun nedenleri ve sonuçları neler?
İdeal yaş farkı nedir?
“İdeal yaş farkı” diye bir şey olabilir mi? Eğer birlikteliği mantıksal değil, duygusal bir karar veya eylem olarak değerlendirirsek, belki bir rakam söyleyebilirdik. Ama birlikteliklerin çoğunlukla duygusal kararlar sonucu geliştiğini düşündüğümüzde, mantıksal açıklamanın bir aracı olan rakamları kullanmak abes olacaktır. Duygularda idealler yoktur. Duygular özneldir, ölçülemez ve karşılaştırılamaz.
Yaş farkı istemenin nedenleri
Genç kalmak isteği veya yaşlanmanın reddi
Gençlerle evlendikçe genç kalabileceğine inanır insan. Fuzuli’nin söylediği gibi "Gençlik şarabını tadan, dünyada kendisinden başkasını görmezmiş". Kendisinden başkasını görmediği için aslında “genç kaldığını” zanneder. Ölümden korkmaktadır!
Ebeveyn/güven ihtiyacı
Her insan güven ihtiyacındadır. Kendisinden daha deneyimli bir kişinin varlığı, ona güven verebilir.
Herkes özgür olmak istemez. Bazıları ebeveynleri etrafında bir uydu olmaktan hoşlanırlar. Annesiz babasız kalmak korkutur onları. Bu nedenle ebeveyn rolünü üstlenebilecek, birisini seçerler.
Kendinden deneyimli biriyle birlikte olmak, kararsızlığa da iyi bir ilaç olabilir. “O bilir…”, demek ve sorumluluğu ona atmak kolay gelebilir. Hep çocuk kalmak isteyenler için iyi bir yoldur. Lider değil, ikinci adam olmayı tercih ederler.
Kadınlar, evliliklerde giderek anneleşiyor. Erkeklerin ise giderek babalaştığını söylemek zor! İşte bu asimetri ilişkilerde yaş farkını etkileyebiliyor. Yaşlandıkça büyümeyen erkek, büyüdükçe anneleşen kadından kaçtığı için daha gençleri tercih edebiliyor. Anneleşen kadının ise bakıp büyütecek genç erkek araması doğal. Ama anne veya baba olmak istemeyen kişiler için, başka faktörlerin önemi daha fazla olacaktır.
Yaşamsal gereklilikler
Kendine bakacak birisini bulmak, geleceğini garantiye almak herkesin beklentisidir. Bazen evlilikler sırf bu yüzden bitirilmez. Yaşı ilerleyen çiftlerin sıklıkla kullandığı “artık birbirimize ihtiyacımızın olduğu zamanlar…” söylemi gibi. Diğerine bakım verecek kişi, tabi ki kişinin kendisinden genç olmalıdır. Bakım almak yani hayatta kalmak, bu kişiler için duygulardan daha önemlidir.
Para için kendinden büyük biriyle birlikte olan bir kişiyi de hor görmemeli. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde temel gereksinimleri sağlamak, onurdan önce gelir!
Olduğundan daha küçük veya büyük olmak
Yaşı belirleyen tek şey doğum tarihimiz değil. Ruhsal yaşımız da önemli. Duygularla birlikteliğe karar veriyorsak, o zaman ruhsal yaş daha önemli hale geliyor. Yani bazen çok gözüken yaş farkı, aslında çok düşük olabilir. Genç diye gördüğümüz bir kişi çok olgun, yaşlı diye gördüğümüz bir kişi çok “çocuk” olabilir.
Büyümeyenler ile erken olgunlaşanların yaş farkını tercih etmeleri doğaldır.
Ruhsal gelişimin etkisi
Fiziksel beklentilerin dışında ilişkilerde yaş farkını belirlemede ruhsal örgütlenmemiz de belirleyici olmaktadır.
Toplumda genelde anneler çocukları büyütür ve ebeveynlik yapar. Bu nedenle erkek çocuklar için anne bir ihtiyaç nesnesidir. Öte yandan yakınlıktan korktukları da bir nesnedir. Yakınlaşmayı, erkeklikleri için bir tehlike olarak algılayabilirler.
Kadın içinse, yakınlık ve bakım önemlidir. Kadının yakınlık isteği yukarıdaki nedenlerle erkeği korkutur.
Anneyi, dolayısıyla ileriki yaşlarda kadını tehdit olarak algılayan erkeklerin, maskülinitelerini korumak için genç kadınlarla birlikte olmayı tercih etmeleri doğaldır. Yaş ilerledikçe güç ilişkisi biçim değiştirmektedir. Yaşlandıkça erkek güç kazanmakta ve kendini “koruyabilecek” hale geldiğine inanmaktadır.
Araştırmalarda, ilk evlilikte yaş farkı ortalaması 1.8 iken ikinci evlilikte yaş farkı artmaktadır (4). Yine araştırmalarda, çalışanların ve orta sosyo-ekonomik düzeydekilerin daha çok yaşıtlarıyla evlendikleri de gösterilmiştir. Ekonomik durumu daha iyi olan grupta ise erkek veya kadınların kendilerinden daha gençlerle evlendikleri saptanmış (3). Bu bulgu da, gücün etkisini göstermektedir.
Toplumumuzda aslında kadınların evliliği ve hatta erkekleri yönettiği aşikar. Yönetilmekten bıkan, ama yönetilmeyi de sindiremeyen bir erkek için yöneteceği bir genç kadına yönelmesi çok mümkün. Ama bu erkekler genelde yaşları ileri erkekler oluyor. Çünkü artık yönetmeyi öğreniyorlar. Gençken yönetilmeye ihtiyaç duyarlarken, yaşlandıkça kendilerine güvenleri geliyor.
Ancak dikkati çeken nokta, kendilerinden daha büyük yaştaki erkeklerle evlenen kadınların, büyüdükçe erkeğin yönetimini ele geçirmesidir. Dolayısıyla erkeğin yaşının “Etkisiz Etken” olduğunu, kadının yaşının ise belirleyici etken olduğunu söyleyebiliriz.
Kültürel etkenler
Günümüzde feminizmin giderek güçlendiğini ve maskülinizmi tehdit etiğini düşündüğümüzde, kültürel açıdan da bir erkek için genç kadın tercih edilebilir olmaktadır.
Erkeklerin yaşlı kadınları tercih etmesi de toplumsal olarak kabul görmeyen bir tercihtir. Kadının kendinden genç birisiyle evlenmesi de bir tabudur. Bu durum, 30’lu yaşlardan sonra kadınların bekar kalmasına yol açmaktadır. Bundan korkan kadınlar ise seçimlerinde özgür davranamamakta ve bir an önce evlenmeye bakmaktadırlar.
Çocuk isteği
Genç kadın doğurur. Kadın ne kadar gençse o kadar çok doğurabilir. İşte bu basit denklem, üreme dürtüsünün net açıklamasıdır.
Bu etken, gelişmekte olan feodal toplumlarda, yaş farkı için iyi bir açıklama olabilir. Ancak modernleşmiş ve sanayileşmiş toplumlar için yetersiz kalacaktır.
Duyguların niteliği
Ama temel ayrım “aşk”ın bizzat kendisidir. Aşık olan kişi için birlikte olduğu kişinin yaşının önemi yoktur. Aşkın nesnesi yoktur. Aşk, bizim yansımamızdır. Aşık için o “en” gençtir, en yakışıklıdır, en doğrudur vb. aşk kaldığı sürece de “o”nun ne olduğunun önemi yoktur.
“Sevgi” olduğu durumlarda yaş farkının getireceği olumsuzluklardan büyük çoğunluğu görülmez. Ama cinsellik gibi ihtiyaçlar söz konusu olduğunda, dürtüler sevgiyi yenebilir. Sevginin yenebilecekleri, aşka göre sınırlıdır.
“Hoşlanma” durumunda ise, göze batan şeylerin sayısı artar, tahammülün derecesi düşer. Realite egemen hale gelir.
İlişkilerde yaşanan duygunun niteliğinin sürekli değişim gösterdiğini de unutmamak lazım. Aşk duygusu zaman içinde sevgiye dönebilir, hatta hoşlanmaya kadar gidebilir. Hoşlanmak da, sevgiye dönüşebilir. Bu nedenle başlangıçtaki duygunun niteliğinin, yaş farkını ne derece etkileyebileceği süreç içinde değişir.
Yaş farkında zaman, duygusal bağ için kaygan bir zemin yaratır.
Farkın yarattıkları
Araştırmalara göre, genç erkeklerle evlenen kadınlar, yaşlı erkeklerle evlenen kadınlardan daha uzun yaşıyorlar. Erkeklerde ise durum oldukça farklı... Kendi yaşlarına yakın kadınlarla evli olan erkekler, kendilerinden daha genç veya daha yaşlı kadınlarla evlenenlere göre daha az yaşıyorlar (1). Sonuçta, gençlerle evlenmenin insana yaradığı açık! Bu durum, genç kalmak amacıyla gençlerle evlenenlerin arzularının gerçekleştiğinin bir göstergesi sayılabilir.
Yaş farkı büyüdükçe boşanma riski de artırma? İngiltere’de yapılan bir araştırmada yaş farkı büyük olan çiftlerde boşanma oranı, diğerlerine göre farklı bulunmamış (2).
Sonuç
Yaş farkı, tek başına evliliğin süresi üstüne etkili değildir. Diğer değişkenler daha belirleyici gözüküyor. Yaş farkını ilişkilerde önemli veya önemsiz kılacak etkenleri aşağıdaki boyutlara bakarak değerlendirmek gerekiyor. Bu boyutlar, yaş farkının varlığında ilişkinin gidişini belirlemektedir.
- Duyguların niteliği
- Ruhsal yaş
- Yaşamdan beklentiler
- İhtiyaçlar
- Ruhsal yapılanma (sorumluluk alma, lider olma isteği vb)
Kaynaklar
1-A. Kemkes-Grottenthaler: Spousal Differential Longevity, Coll. Antropol. 28 Suppl. 2 (2004) 203–219
2-No clear link between marital age gap and divorce. Population Trends 132 - Summer 2008. Office for National Statistics, UK.
3-Chodorow, N.J. (1986). Divorce, Oedipal Asymmetries, and the Marital Age Gap*. Psychoanal. Rev., 73D:202-206.
4-Advance Report of Final Marriage Statistics, 1980,” Monthly Vital Statistics Report, Vol. 32, No. 5, August 18, 1983
|